0-552-323-1068

Sosyal Medyada Biz}

İslam’a Karşı Postmodern Haçlı Seferi: İSLAMOFOBİ

Günümüzde Batı’nın İslam ve Müslümanlara bakışında tarihte hiçbir zaman olmayan yeni bir terim karşımıza çıkar:  İslamofobi.

İslam’a Karşı Postmodern Haçlı Seferi: İSLAMOFOBİ

İslam’ın  ortaya  çıkışından  beri  Doğu  ile  Batı  yani  Müslüman  Dünyası  ile  Batı  özelinde Hıristiyan Dünyası olarak kurgulanan iki taraf arasında askeri, siyasi, ekonomik, dini ve sosyo-kültürel alanlarda yakınlaşmalar ve çekişmeler daima  mevcut olmuştur.  Bu ilişkileri değerlendirdiğimizde görürüz ki İslam dünyasının Avrupa Hıristiyan Alemine hemen her alanda üstünlük sağlaması VIII. Asra kadar gider. Zaten Avrupalılar her bakımdan İslam’ın  üstünlüğünün farkındaydı.

Günümüzde Batı’nın İslam ve Müslümanlara bakışında tarihte hiçbir zaman olmayan yeni bir terim karşımıza çıkar:  İslamofobi.

Batı’nın İslam ve Müslümanlara bakışındaki gerçekte karşılığı olmayan fabrikasyon bir korkuyu tanımlayan İslamofobi, 2000’li yılların başında politik aktivistler tarafından Batı liberal demokrasilerinde İslam ve Müslümanlara yöneltilen retorik ve eylemlere işaret eden bir kavramdır. Bu terimin analitik amaçlar için öncelikle politik alanda evrilerek geliştirildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yunan  mitolojisinde  Dehşet  Tanrısı  Phobos’tan  alınma  bir  kelime  olan  phobos  sözlükte “dehşete düşüren korku” demek olup kendisinden korkulan nesne veya duruma göre farklı isimler almaktadır. Fobi terim olarak psikoloji sözlüğünde bir nesne, bir durum veya bir etkinliğin meydana getirdiği ve bireyin bizzat kendisi tarafından da yersiz veya aşırı kabul edilen usdışı, yoğun, inatçı bir korku şeklinde tanımlanır.

Batı  denen  dünyanın  İslam’a  ve  Müslümanlara  bakışının  mahiyetini  ortaya  çıkarmaya çabalayacağız; Batı günümüzde güçlü bir etkin alanı temsil ettiğinden onun bakışının dünyanın her yerinde İslam hakkında oluşabilecek olumsuz imaj ve korkulardaki yeri de baskın ve güçlüdür. İkinci bölümde ise İslamofobi denen yerleşik Batılı olgunun doğasını ve temel sonuçlarını yani Müslüman bireyler   üzerinde   bıraktığı   etkileri ve   her   iki   taraf   açısından   alınması   gereken   önlemleri değerlendireceğiz.

İslamofobi ise kelime olarak “İslam” ve “fobi” sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan İslam ve Müslümanlar hakkındaki korku, endişe veya ırkçılığı hatta açık bir karşıtlığı ve düşmanlığı içine alan tek bir terim gibi görülebilir.

Dolayısıyla en hafif dozdaki endişe ve karşıtlıkla beslenip bir korkuya dönüşen İslamofobi terimi halk arasında, medyada, kamusal alanda, politik ve akademik söylemlerde kök bulan,Batı’nın bakışındaki   en   kapsamlı   ve   en   anlamlı   algıları   akademik   açıdan   açıklayabilen   geniş   bir kavramdır. Yabancı  düşmanlığıyla  bazen  eşanlamda  görülen  terimin  kapsadığı  rasgele  tutumlar arasında nefret, kıskançlık, şüpheler, küçümseme, aşağılama, endişe, ret, korku, iğrenme ve öfke duyma sayılabilir.

Bir toplumda bu tür İslamofobik mizaçlar ne kadar yaygınlık, tutarlılık ve yoğunluk içinde olursa, İslamofobi mezkur toplumda o kadar kök salacaktır. Bu yüzden İslamofobi terimini somut ve kullanışlı bir sosyal kavram olarak geliştirmekle Batı sadece anlamlı ve mukayeseli analizler için değil aynı zamanda çok daha bilgili tartışmalar için ve çok daha etkili politik kararlar için de dayanak elde etmiş olur. Kimilerine göre ise İslamofobi kelimesi, Batı’nın İslam ve Müslümanlar hakkında doğru veya yanlış ne düşündüğünü, ne yazdığını ve ne konuştuğunu anlama bağlamında önemli ve faydalı bir kavramdır. Dolayısıyla terim, tam olarak Batı icadıdır. Zira Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkelerde de tarih  boyunca  Müslümanlar  yaşamasına  rağmen  İslamofobi  Batı  dünyası  tarafından  sistematize edilmiştir.

İslamofobi kelimesinin Batı kaynaklı çağdaş politik bir söylem olarak ilk kez 1997 yılında İngiltere’de ırk ilişkilerini araştıran bir düşünce kuruluşu olan Runnymede Trust tarafından yayımlanan bir raporda (Islamophobia: A Challenge for Us All; İslamofobi: Hepimiz için Bir Meydan Okuma) geçtiğini görürüz. Bu rapor, İslamofobinin 11 Eylül’ün bir ürünü olmadığı ve asırlardır devam eden Batı’daki İslam korkusunun son 20 yıl içinde iyice belirginleştiğini göstermesi açısından ilgi çekicidir. Raporda dikkat çeken en önemli boyutlardan biri Batı’nın İslamofobiyi tanımlarken daha çok polemik bir dille bir inanç olarak İslam’a yönelik derin şüpheleri, bir halk olarak Müslümanlara karşı somut korkuyu öne çıkaran basmakalıp negatif tutumların tamamını kastetmesidir.

Rapor,  aynı  zamanda  İslamofobiyi  haklılaştırmak  hatta  meşrulaştırmak  maksadıyla  şu  neticelere varmaktadır;

a-) İslam tekdüze bir din olup durağan ve değişime kapalıdır.

b-) İslam, diğer kültürlerle ortak hiçbir değeri olmayan tamamen öteki bir gelenek olup onlardan etkilenmemekte ve onları etkilememektedir.

c-) İslam, Batı’ya göre ikinci sınıf bir gelenektir; Batı gözüyle bu din, Batılı değerleriyle uyum içinde olmayan, barbar, akıldışı, ilkel ve cinsiyet ayırımcılığı yapan bir dindir.

d-) İslam, şiddet yanlısı, saldırgan, tehditkar ve terör destekleyicisi ve medeniyetler çatışmasına girişmiş bir dindir.

e-) İslam, siyasal bir ideolojik olarak görülmekte; onun politik ve askeri üstünlük için kullanıldığı düşünülmektedir.

f-) Müslümanların Batı eleştirisi geçerliliği olmayan bir mantık yapısına sahiptir.

g-) İslam’da ana akım Sünniliktir. Diğer İslam yorumları sapkın ilan edilir.

h-) İslam düşmanlığı, Müslümanlara karşı sergilenen ayırımcı uygulamaları ve onların toplumdan dışlanmasını haklı çıkarmak için kullanılmaktadır.

ı-) Bu nedenlere bağlı olarak Batılılar için İslamofobi, doğal ve normal bir durumdur

DEVAMI 2. SAYFADA

16 Mart 2019

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZIN