Neden İslam Dini ?

• İslam nedir?
• Neden İslam Dini doğru seçim?
• Bize böyle öğretildiği için mi hak din İslam diyoruz?

Tamamen tarafsız bir yaklaşımla İslam’ı diğer dinler ve ateizm, deizm, agnostizm karşısında sadece mantıksal olarak değerlendirelim.

İnsan nerede yaşarsa yaşasın bir dinin cevaplaması gereken sorular ve taşıması gereken özellikler değişmez:

1- Tek bir Tanrı vardır.
2- Din yaratılış konusunu açıklamalı.
3- Güçlü bir adalet kavramı ve mantıklı bir yaşam döngüsü için ölümden sonrası yani ahiret hayatı kavramı olmalı.
4- Din, evrensel yani her zamanı, mekanı ve bütün insanları kapsamalı.
5- Din bilim ile çelişmemeli.
6- Tanrı tanımını doğru yapmalı. Doğan, doğuran, ölen, yemek yiyen bir tanrı kavramı olamaz.

Bu kriterleri taşımayan bir Din kesinlikle hak olamaz. Sorulara ve sorunlara tam olarak cevap veremez.

Bu kriterleri diğer din ve inanç sistemlerine göre değerlendirelim:

1- Hristiyanlık
2- Yahudilik
3- Budizm
4- Hinduizm
5- Ateizm
6- Deizm
7- Agnostizim

Hristiyanlık: Bu dinde yer alan baba, oğul, kutsal ruh inancı tek tanrı kriterine tamamen zıt. Ayrıca hristiyanlıkta Tanrının oğlu İsa gibi saçma inanışlarda mevcut. Bir taraftan tek bir tanrı var derken diğer taraftan tanrı İsa, tanrı meryem, tanrının oğlu vs. gibi bir inanışa da sahipler. Bu her şeye gücü yeten Tanrı kavramına aykırı bir durum.

Yahudilik: Yahudilikte tek tanrı inancı mevcut ama bu din bizzat yahudiler tarafından bir ırk dini haline getirilmiştir. Yani yahudi soyundan gelmeyeni bu dinin gerçek bir mensubu saymazlar. Diğer toplumlara karşı aşağılayıcı bir tavırları vardır. Bu hak dinde olması gereken bütün insanları kapsama kriterini karşılamaz. Yahudiler için seçilmişlik konusu var ama bu sadece dini yükümlülükler anlamındadır. Verilenlere uyulursa çok büyük nimetler bahşedilirken uyulmama durumunda çok ağır cezalar var. Aslında şartlar diğer insanlarla eşit. Nitekim yahudi tarihinde bunun çok sayıda örneği var.

Budizm: Özellikle Tibet, Nepal budizmi dışında Tanrı kavramı net değildir. Dinden ziyade bir yaşam biçimi, bir nevi disiplin olarak yaşanmaktadır. Neden varız, nereye gidiyoruz, bu evreni kim yarattı gibi sorular her insanın aklına gelir ama en ilkel dinlerin bile bu konularda kendince açıklaması varken budizm büyük oranda bu sorulara cevap veremez. Budizmde Nirvana inanışı bir ölçüde ahiret inancına benzemektedir ama bu mekanizmalar nasıl ortaya çıktı sorusuna cevap yok. Ayrıca Budizmde insan fıtratına uymayan aç kalmak, ömür boyu evlenmemek, kendini uzun zaman bir yerlere kapatmak gibi işkence boyutunda bazı ritüeller vardır.

Hinduizm: Çok sayıda putu bulunan neredeyse her iş için ayrı bir tanrı uydurulmuş bir din. Hatta tapınılan türlü hayvanda mevcut. Ayrıntılı açıklamaya gerek yok Hinduizm batıl dinlerde zirvede.

Ateizm: Başlıca şartı yaratıcıyı inkardır. Peki ateizm her insanın aklına gelen sorulara cevap veriyor mu? Örneğin bu kainatın iğne ucu kadar belkide daha da küçük tek bir noktadan bir patlama (yada ani bir açılma) ile (big bang teorisi, Kuran tabiriyle yoktan varoluş) nasıl oluştuğunu ateizm açıklayamaz. İlk canlı nasıl oluştu cevap yok. Madem ateizme göre yaşarken hayvan ölünce gübreyiz neden iyilik yapıyoruz? Evreni oluşturan bu kadar hassas ayar tesadüflerle oluşabilir mi? Sorular çok ama ateizmde bunlara cevap sıradan bir batıl din kadar bile yok.

Deizm: Bir yaratıcı var ama dinler, kutsal kitaplar ve peygamberler yok diyen inanış. Yani kısaca bu inanışa göre Allah bütün kainatı ve canlıları yaratıp ortalığa saldı hiç karışmıyor ne haliniz varsa görün diyor. Ateizmden farklı olarak başlangıç konusunda cevap var sonrası sıkıntılı. Deizm aynen ateizm gibi ahlak neden var? Neden iyilik yapıyoruz? Sevgi, acıma, vicdan gibi duyguları açıklayamaz.

Agnostizm: Tanrı var yada yok bilemeyiz, bu bilinebilir bir şey değil diyen inanış. Dolaylı ateizmde diyebiliriz. Hatta belki mantıksal açıdan Ateizmden bile daha saçma olabilir. Önümüzde müthiş yokluktan gelmiş bir evren, yüzlerce hassas ayar, tasarım harikası canlılar var ama biz agnostizme göre Tanrı var mı yok mu bilemezmişiz? Saçma bir inkar mantığı.

Peki geldik İslam’a. Şimdi soruyoruz bu kadar fazla sayıda inanları olduğu halde neden diğer dinler değilde hak din İslam?

Sadece mantıksal olarak konuya yaklaşalım:

1. İslam’ın başlıca kuralı her şeye kadir tek bir ilah olduğuna inanmaktır. Hangi dinden olursanız olun mantıki açıdan bunu kabul etmek zorundasınız. Birden fazla ilah kavramı yaratıcıya eksiklik yakıştırmaktır. İslam bunu kesinlikle reddeder.
2. Yaratılış, nereden geldik nereye gidiyoruz sorularına İslam net cevaplar verir.
3. Yoktan varolan evrenden tutun biyolojiye kadar İslam hiç bir bilimsel konu ile çelişmez. Başta ateizm olmak üzere çoğu batıl din evreni başı sonu olmayan yani ezeli kabul ederken İslam evrenin bir başlangıcı ve sonu olduğu söylüyordu. Bilimde bunu kesin olarak doğrulamaktadır.
4. İslam bütün insanları kapsar, herkese açıktır. Emirleri ve yasakları ile her türlü toplum, kültür ve coğrafyaya uyumludur.
5. İslam öncesine cevap verdiği gibi ölümden sonrasına da cevap verir. Doğum, dünya sınavı ve ahiret hesabı olabilecek en mantıklı açıklamadır.
6. İslamın Tanrı tanımı mantığa en uygun olanıdır. İslam’da mantıken olması gerektiği gibi her şeyden münezzeh, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan tek bir İlah’a kulluk edilir.

İstediğimiz kriterlerle değerlendirelim, İslam’ın mantıksal doğruluğu açıkça ortada.

Aklınıza madem bu kadar mantıklı neden İslam ülkeleri bu halde diye bir soru gelebilir yada neden insanların çoğunluğu Müslüman değil diye de sorabilirsiniz.

Enam Suresi Ayet 116’da: ”Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.”

Haklısınız kendine Müslüman diyenlerin bu perişan hali hiç mantıklı değil. İşte burada dikkat etmemiz gereken bu insanların durumunun sebebi İslamın emirleri mi yoksa bizzat uydurdukları İslam’a tamamen ters hurafe kültür ve uygulamaları mı?

Bakara Suresi Ayet 177: ”İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, takva sahipleridir.”