Neden İslâm?

Birçok kimse, bu gibi eleştirileri işittiklerinde “madem öyle, yeryüzünde binlerce din var, İslâm’ın doğru olduğunu nereden bilelim?” sorusunu yöneltmektedir. Elbette İslâmiyet’in hak din olduğunu gösteren sayısız delile sahibiz. Bununla birlikte bu başlıkta önemi sebebiyle “tanrı tasavvurları” konusuna değineceğiz.
Yeryüzündeki binlerce din arasında, yalnızca İslam dininde kusursuz, geçmişi ve geleceği aynı anda bilen, karar değiştirmeyen, tüm kusurlu sıfatlardan münezzeh bir tek tanrı inancı vardır. Diğer dinlerde ya tanrılar birden fazladır ya kusurludur ya ölümlüdür ya ezeli ve ebedi değildir. Yani diğer dinlerin ortaya attığı tanrı figürleri birçok yönden aklın sınırına takılmaktadır.
- Örnek olarak Sümerlerde Tanrılar âşık olur, evlenir ve üremeye muhtaçlardı.
- Yine eski Mısır dininde Tanrılar, evrenin oluşmasından sonra meydana gelmişlerdi. Bir ilah nasıl olur da kendi yarattıklarından sonra var olabilir?
- Yine Cermen dinlerine göre Tanrılar ebedi değildi, yani ölümlüydü.
- Hinduizm’de acımasız bir kast sistemi işliyordu. Buna göre kişi bu dünyada fakir veya hasta ise, bu onun önceki hayatında kötülük yaptığının anlamını taşıyordu. Eğer bu dünyada zenginse, önceki hayatında iyi biri olduğunun ispatıydı. Dolayısıyla halk işin içinden çıkılamaz şekilde sosyal sınıflara ayrılmış olup bu sınıfları sorgulamak yasaktı. Yine Karma yasasına göre tanrılar da bu karma zincirinden kurtulamazdı. Tanrıların kader çizgisinden çıkamaması konusundaki mantıksallığına dair yorumu okuyucuya bırakıyoruz.
- Hıristiyanlıkta oğlu olan bir Tanrı figürü varken,
- Yahudilikte de Yaratıcı, kutsal kitaplarında yazdığı üzere “pişman olmak” gibi geleceği bilmemekten doğan eksikliklere sahiptir.
İslâm dininde ise yaratıcı tektir. Zira eğer bir yaratıcı sonsuz güç sahibi ise, mantıksal olarak birden fazla tanrıya ihtiyaç duymayacaktır. Başka bir deyişle, eğer bir Tanrı sonsuz güç sahibi ise, neden başka “tanrıcıklara” gereklilik duysun? “Birden fazla ilah var ve hepsi sonsuz güç sahibi” denilirse, bu takdirde şu soruyu sormak yerinde olur: Sonsuz güç sahibi bir varlık varsa, mantıksal olarak sonsuz güç sahibi olan başka varlıklara ne ihtiyaç vardır?
Yine İslam dininde yaratıcı ezeli ve ebedidir. Yani sonradan var olmamış olup ölüm gibi eksikliklerden de münezzehtir. Yine İslam dinine göre, Yaratıcı üremez, çoğalmaz, yemek yemeye ihtiyaç duymaz. Bunlar insanda bulunan özelliklerdir.
Böylece, “Neden İslâm” sorusuna verilecek ilk cevabın “Tanrı tasavvurları” olduğunu anlamış oluyoruz. İslâm dinine, diğer dinlerin kopyası olduğu iddiasında bulunan bireylerin açıklayamadığı en önemli noktalardan biri de burasıdır. Zira İslam dininin ortaya koyduğu ilah tasavvuru diğer dinlerden tamamen farklıdır ki, birçok batılı felsefecinin de itiraf ettiği üzere, diğer dinlere kıyasla en net ve en sade inanç modeli de budur.
Elbette İslâm’ın hak olduğunu gösteren deliller sadece bununla sınırlı değildir. Gelişen bilim ile keşfettiğimiz birçok Kur’an gerçeği bize bu konuda ışık tutabilmektedir. Evrenin genişlediğini bildirmesi, ateistlerin yüzlerce yıldır savunduğunun aksine evrenin başlangıç ve sonunun olduğunu ifade etmesi bunların en önemlileri arasındadır. İnsanlık, evrenin big bang ile başlangıç anı olduğunu ve kıyametin bilimsel olarak gerçekten vukû bulacağını son 100-200 yılda keşfedebilmiştir. Ateistler bu keşiflere kadar evrenin tıpkı bir ilah tasavvuru gibi ezeli ve ebedi olduğunu savunuyorlardı.
Yine Kur’an, göğe çıkıldıkça basınç düşüşünü “göğüs sıkışması” ile ifade etmiş, “göğün mizan ile dik tutulması” ifadesi ile çekim kuvvetine karşı evrenin genişleme sabitini vurgulamış, bebeğin anne karnında oluşum süreci konusunda modern bilimle ölçüşen bilgiler ortaya sermiş, rüzgarın aşılayıcı özelliği ve dünyanın elips şekli gibi konularda açık ifadeler kullanmıştır ki, ilgili konudaki daha ilginç keşifleri çalışmanın uzamaması adına burada detaylı zikretmeden geçiyoruz.
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZIN