Allah Vardır…
Allah cc. VARDIR ve VÂCİB-ÜL VÜCÛDDUR: Yâni; varlığı mutlak, kesin, mecbûri, olmazsa olmaz, olmaması aslâ düşünülemeyen demektir. Allah’ın cc. öyle zâhirdir ve apaçık görülüyor ki, varlığını ispat için delillere ihtiyaç yoktur… Çünkü: İki taburenin bile, kendi kendine üst üste çıkamayacağını, basit bir iğnenin veya bir kalemin bile ustasız olamayacağını her akıl sahibi bilir.
Allah cc. VARDIR ve VÂCİB-ÜL VÜCÛDDUR: Yâni; varlığı mutlak, kesin, mecbûri, olmazsa olmaz, olmaması aslâ düşünülemeyen demektir.
Allah’ın cc. öyle zâhirdir ve apaçık görülüyor ki, varlığını ispat için delillere ihtiyaç yoktur…
Çünkü: İki taburenin bile, kendi kendine üst üste çıkamayacağını, basit bir iğnenin veya bir kalemin bile ustasız olamayacağını her akıl sahibi bilir. Hatta duvara yazılmış bir cümle veya tek bir harf bile, kendi kendine ve tesadüfen yazılamaz. Mutlaka bir yazanı vardır, olmalıdır.
Dağınık bırakarak gittiğimiz odamızı, döndüğümüzde derli-toplu halde bulduğumuzda, mutlaka akıllı, şuurlu ve bizi düşünen birinin bu odayı düzenlediği aklımıza gelir.
- Cam açık kaldığı için rüzgâr esmiş, bu eşyalar da savrulurken, kendi yerlerini tesadüfen bulmuşlar” diye düşünebilirmiyiz. Veya;
- Benim eve yorgun geleceğimi bildikleri ve bana acıdıkları için, kendi kendine aralarında anlaşarak, bu hâle gelmişler” diyemeyiz…
- Annemizin, ablamızın veya kız kardeşimizin gelip odamı derleyip toplamış, silmiş süpürmüş ve bulaşıklarımı yıkayıp yerlerine dizmiş olduğunu anlayıveririz. Hatta hemen içimizde, onlara karşı bir minnet duyma ve teşekkür etme hissi doğuverir, değil mi? İşte AKIL ve mantık bizlere bunun için bahşedilmiş. Bunları kullanmazsan, elbette gerçeği göremezsin.
Madem gerçek böyle, şu uçsuz bucaksız kâinatta (Makro ve mikro âlemde) bu akıl almaz düzen, temizlik ve her ân yenilenmeler, ihtiyâçlarımıza göre her mevsimde, vagon vagon gönderilen sebzeler ve meyveler, bizlere sınırsız bir Kudreti ve Merhâmetin olması gerektiğini gösterir. Pek tabiidir ki bunları idrak, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, yine akıl edenler içindir…
“Peki, “vâcib-ül vücût” (Yâni varlığı mutlak, kesin, mecbûri, olmazsa olmaz, olmaması aslâ düşünülemeyen Alîm, Kerîm ve her şeye gücü yeten bir varlık) mâdem bu kadar net görülüyor, bu konudaki yazılanlar, bu çalışmalar ve Allah’ın varlığına ait deliller niçin gerekli?” ..diye akla bir soru gelebilir.
CEVAP: Deliller ancak; Sınırlı olan kalplerimize, sınırlı olan îmanımıza, sınırlı olan mârifetullah (yâni Allah’ı cc. bilmek ve tanımak ile ilgili) birikimlerimize, sınırlı olarak fakat Şeytan ve âvâneleri tarafından sürekli bulaştırılan tereddütleri ve şüpheleri silmek için gereklidir…
Deliller; Allah’ı ispat etmek için değil, O’nu sıfatlarıyla ve 1001 Esmâsıyla tanımak ve mutlak sevmek içindir… (Tevbe sûresi, 24. Âyetine bakabilirsiniz)
- Allah cc. mutlak vardır, fakat Şiddet-i Zuhûrundan gizlidir.
Eyy Yüceler yücesi Allah’ım! Sânii olduğun Eserlerinde ve İcraatında, ÖYLE ZÂHİRSİN(öyle apaçık görünüyorsun) Kİ, ..ve VARLIĞIN, HERŞEYİ ÖYLE KUŞATMIŞ Kİ, Şiddet-i Zuhûrundan gizlenmişsin. Yani, sürekli ve her yerde her ânda vâr, hâzır ve nâzır olduğu için, sürekliliğinden varlığı fark edilmiyor, fakat icraatıyla AKLA görülüyor…
Nasıl ki; hava, elektro manyetik dalgalar, X ışınları, Radyo ve TV dalgaları kendileri görülmüyor, fakat “var olan eserleriyle” ve yansımalarıyla varlığı kesin olarak biliniyor.
Aynen bunun gibi, Vâcibül Vücut ola Allah da her yeri kuşattığı için görülemiyor, fakat sadece eserleriyle, icraatlarıyla, Sıfat ve Esmâ tecellileriyle çok net görülüyor gibi biliniyor…
Kâinattaki düzenli işleyişte Dünyanın; insanoğlunun yaşayışına en uygun biçimde hazırlanışında, hatta insanoğlunun ihtiyaçlarına göre sürekli hava, su, vagon vagon meyveler, çeşit çeşit sebzelerin peş peşe, mevsimine ve ihtiyaca göre gönderilmesi, elbette tesadüfen değildir. Bu olayların tümü, O Mutlak varlığın icraatıdır.
O cc. sürekli vardır. Her zaman, her ân 1001 esmâsıyla her yerde hâzır ve nâzırdır.
Esmâ ve Sıfatlarıyla tecelli eder ve tanınır. Ezelîdir ve Ebedîdir…
Ezeliyet: Çok çok uzun bir zamanın başı demek değil, geçmiş zamanın sınırsızlığı olduğu gibi, Ebediyet de sonsuzluktur, sınırsızlıktır…
Madde ise mahlûktur, sonradan yaratılmış olduğu kesindir. Bilimsel olarak da ispat edilmiştir. Kâinat ne kadar geniş olsa bile, sınırlıdır…
Bu madde âlemini (yâni Kâinat kitabını) O Ezeli ve Ebedi olan Allah cc., 1001 esmâsının tecellileriyle tanıyalım, ders ve ibret alalım ve O’nu sevelim diye yaratmıştır.
Ders alan sınıf geçer. Ders alan sınavda zorlanmaz. Diplomasını veya beraatını alır…
Bu konudaki çalışmalar: Vâcib-ül Vücûdun cc. 1001 esmasıyla, “Kâinat kitabı” dediğimiz şu maddî âleme yansımalarını ve tecellîlerini TAHLİLDEN ibarettir.
Bu çalışmalar: Kur’ânın yarıdan çok âyetleriyle teşvîk edilen TEFEKKÜR içindir. Ve bir saati 1000 sene nafile ibâdet (*.) hükmüne geçen, bol mükâfatlı bir ibâdet şeklidir.
- En önemlisi de; Allah cc. sevilmeye en çok lâyık olandır. Daha sonra Habîbullah Hz. Muhammed SAV ve diğer peygamberler, âlibeyt, sahabe-i kirâm, mürşidler, üstadlar, ana-baba, vatan-bayrak, eş-evlât, akraba, komşu, arkadaş, araba, iş, elbise, vs. gelir. (Bkz.: Tevbe Sûresi, 24. Âyet. **.)
İşte bu sevgi sırası, imtihan gereği, çeşitli etkilemelerle bozulabilmektedir.
Sevilmeye öncelikle lâyık olanlar (Allah muhafaza) 2. Ve 3.cü sıraya düşebilmektedir.
Eş, araba, kişi, para, şöhret, hattâ futbolcu veya bir artist bile ilk sıraya oturabilmektedir. (Tabii ki bu tür sevgilere de, sadece garnitür değerinde yer verilebilir. Ancak…)
İşte bu yanlış sıralama düzeltilmezse, dünyadaki ve ebedî hayattaki tehlike kaçınılmazdır…
Bu konudaki âyet ve hadisleri hatırlarsak, abartı olmadığı çok daha iyi anlaşılacaktır.
Sevmek: ‘TANIMAK ve sürekli gündemimizde tutmak’ ile doğru orantılıdır.
Neleri gündemimizde sürekli tutarsak, onlara âşinâ olmaya başlarız. Lüzûmsuz işlerle meşgûl oldukça, 2. ve 3. cü sıraya ittiğimiz değerler unutulmaya başlanır.
İşte; tedbir alınmasına rağmen gelen hastalıklar, kazalar, deprem, hortum, sel ve diğer şefkat tokatları, bu önemli konuları gündemde tutmak için belki de ikazdır ve ni’mettir.
Çünkü; sıralamadaki yanlışlığı düzeltmenin yolu, sevilmeye öncelikli lâyık olanları, gerektiği gibi tanımakla Ve gündemimizde sürekli tutmakla mümkündür…
İnsan tanımadığı ve gündeminde tutmadığı bir varlığı nasıl sevebilir ki.
Mademki gerçekler böyle. Kâinat kitabının lisanını öğrenip, onu sürekli okuyarak, Vâcibül Vücût olan Yüce Rabbimizin Sıfatlarının ve Esamâ-ül Hüsnâlarının tecellilerini, tüm mahlûkların, meyvelerin, sebzelerin, çiçeklerin, bebeklerin ve her şeyin üzerinde görmeliyiz… AKSİ HALDE AKIL SUKÛT EDER… Vesselâm.
(*.) Kaynaklar: İ.GAZALİ İhyâu Ul.Dîn.4/409–El-Heysemî Mec.Zevâid.1/78–Keşf’ül Hafâ.1/310.
(**.) Tevbe S., 24. Â.: “Eğer, babalarınız, evlâtlarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, hısımınız, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada (iflâsa) uğramasından korktuğunuz bir ticaret, hoşunuza giden meskenler, size Allah ve Resulünden ve onun yolunda cihattan (mücadeleden) daha sevgili ise artık, Allah’ın (azap) emri gelinciye kadar bekleyin. Allah öyle fâsıklar gürûhunu hidâyete erdirmez.”
Her Hakkı Saklıdır…
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
BİR YORUM YAZIN